Salı, Haziran 01, 2010

Tez...

Hastayım, yorgunum, uyumam lazım ama haber kanallarını izlemekten uyuyamıyorum. Aklımdaki bir dolu soru yanıtını bulmaya çabalıyor. Şimdi bu kadar arbede oldu, gemiler gasp edildi, siviller öldürüldü, uluslararası hukuk kanunları çiğnendi… Evet, davamızda haklıyız, ama işin arkasına bakmakta fayda var diye düşünüyorum.


İsrail Gazze halkına işkence dolu günler, geceler, aylar yaşatıyor. Sivil halkı kurşunluyor, çocukları ve kadınları katlediyor. BM’den bir kişi çıkıp da “sen ne yapıyorsun” demiyor, bizim başbakan Davos’da “van minut” diye kükreyerek dünya gündemine oturuyor, ardından da ekliyor; “siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” diye… Tamam, üslup çok kötü, bir devlet adamına yakışmayan bir İngilizce ve tavırla bunu yapıyor ama söylediği “şey”in içeriği doğru! Buraya kadar her şey çok güzel… Bugün de çıktı, çok doğru cümleler kurdu ve yaşanan olaylara bir devlet adamı olarak tepkisini gösterdi.

Ama beni düşündüren konu farklı, şöyle ki; Amerika ile arası “yıllardır” bu kadar iyi olan bir başbakanımız ve cumhurbaşkanımız var. Bunlar sabah, öğle, akşam su içseler birbirlerine haber veriyorlar, pardon yanlış oldu; bunlar su içseler Amerika’ya haber veriyorlar. Amerika kimin elinde? Musevilerin elinde, Amerika borsasını kim yönetiyor Museviler, dünyanın en büyük şirketlerinin başındakiler kimler yine Museviler. (Bu arada Museviler ile hiçbir alıp veremediğim yok bütün gün Musevi arkadaşlarımla telefonda olayları tartıştık ve çok üzüldük)


E, bizim başbakanımız, cumhurbaşkanımız Amerika’nın uşağı ise (ki öyle) neden İsrail ile kötü olmak istesin? Bu bir komplo olabilir mi? Bizim nadide ülkemiz olmadık bir savaşa doğru sürüklenmek istenebilir mi? Halkı galeyana getirip sokaklara dökerek, zaten yıllardır var olan iç savaşın (PKK) dışında, bir de dış mihraklar tarafından (İsrail, ABD) ülke bölünerek peşkeş çekilmek istenebilir mi?


Vahdettin’i hatırlatırım. Biz daha önce satıldık! Yine satılmak istenebiliriz. “Yabancılık” çekmeyeceğimize eminim. Bu ülkenin başındakiler zamanında olur olmadık savaşlara girdi ve alınan “saçma” kararların ceremesini bizim atalarımız, ailelerimiz yaşadı. Bunun hesabını yine biz ödedik. Ne yazık ki şu an gözle görülen, elle tutulan bir Atatürk yok bu ülkede. Eğer tarih tekerrürden ibaretse lütfen birisi çıkıp olanlara "tez" zamanda dur desin!