Çarşamba, Şubat 07, 2007

Dünyanın sonu (mu)?

- Popüler bir kimlik: Çevreci olmak/Çevrecilik

Küresel ısınma 21. yüzyılda insanlığın karşısında duran en büyük tehlike. Bugünlerde bir araştırma yapılsa ve ‘En önemli sorun ne’ diye sorulsa açık ara farkla küresel ısınma ve çevre felaketleri ilk sırada yer alacaktır. Uzmanların görüş alanından çıkıp gündelik hayatın vazgeçilmezleri arasına giren küresel ısınma; yeni bir kimlik yaratarak sorunun popüler tarafını da hızla gündeme taşıyor. Böylece teoriden sıyrılıp günlük hayatı baştan sona etkileyen böylesi bir soruna kayıtsız kalmak imkânsızlaşıyor. Yaşam, tüm bu değişimlerden payına düşeni aldıkça; işsizlik, yoksulluk gibi sorunları aşarak kıyısından köşesinden çekiyor bizleri ısınan kürenin tam merkezine.

Yapılan araştırmalar ve hazırlanan bütün raporlar bizi ne gibi tehlikelerin beklediğini ilk haber verdiğinde ‘dünya hali bu gelip geçici’ diyerek tüm sorunlara yüz çevirmiştik zamanında. Hatta soruna ilişkin hazırlanan Kyoto Antlaşması’na bile pek yüz vermemiştik. Ta ki gündelik yaşam bundan etkilenip, sorun tüm hayatımızı etkisi altına alana kadar. Derken kış ortasında güneşli havaların sıcak kıvamında kederlenmeye başladık. Bir anda mevsimler birbirine karıştı, değişti ve beklenen kış bir türlü gelmez oldu. Tüm bu değişimler geleceğe ilişkin önemli sorunlara dikkat çekerken; hormonlu baharlarda teselli arar olduk. Böylece geç de olsa kara kara düşünmeye başladık. Belki de şairin dediği dediği gibi: bizi bu güzel havalar (mı) mahvedecekti.

BM Raporu
Zaman ve mekan kavramı değiştikçe ve sınırlar iç içe geçtikçe yaşanan tüm sorunlar yerelliği aşarak evrensel boyut kazanıyordu. Kyoto Antlaşması’na karşı çıkan ülkeler sadece kendi ülkelerini tehdit altında bırakmamış; tüm insanlık bu gecikmenin bedelini ödemek için gün saymaya başlamıştı bile. BM tarafından hazırlanan ve 133 ülkeden 2 bin 400 uzmanın açıkladığı ‘Küresel Isınma Raporu’ böyle bir ortamda tüm dünyada büyük yankı uyandırdı. ABD, Çin, Hindistan ve Avustralya gibi ülkeler raporu görmezden gelirken; suların yükselmesi ile sular altında kalacak olan Maldiv Adaları ve Endonezya gibi ülkeler de korkularını yüksek sesle dile getirdiler. Türkiye, yılda 294 milyon ton karbondioksitle atmosferdeki tehlikeyi tetikleyen ilk 20 ülke arasında yer almasına rağmen çevreyi korumak adına sanayileşme hızını yavaşlatamayacağını açıkladı.
Bazıları görmezden gelip bildiğini okumaya devam etse de rapor, geleceğe ilişkin yaşanacak korkunç felaketleri tüm çıplağı ile gözler önüne serdi. Raporda verilen en önemli mesaj ise şuydu: “Atmosferi bugünkü gibi kirletmeye devam edersek sıcaklık bu yüzyılın sonunda iyimser tahminle 2.4, kötümser senaryo ile 6.4 derece yükselecek. Harekete geçmezsek 2100 yılında insan nesli hayatını devam ettiremeyebilir.” Ayrıca sera gazlarının etkisinin azaltılması için hiçbir girişimde bulunulmazsa her geçen yıl bir diğerinden sıcak olacağının açıklandığı raporda, 2007 yılının sıcaklık ortalamasının da şimdiye kadar kayıtlara geçen sıcaklıklardan daha yüksek olacağını açıklandı. Tüm bu sorunları analiz etmek mümkün olsa da çözüm bulmak giderek zorlaşıyor.

Geleceğe ilişkin senaryolar
BM tarafından hazırlanan 21 sayfalık Küresel Isınma Raporu geleceğe ilişkin yaptığı tahminlerde şimdiden harekete geçilmezse dünyayı ne gibi tehlikelerin beklediğini en açık şekilde dile getiriyor. Çevrecilere göre ‘dünya için alarm sireni’ olan bu rapor geleceğe ilişkin ortaya koyduğu korkunç senaryolar ile durumu daha net özetliyor:

2.4 Derece: Su sıkıntısı başlayacak
Kuzey Amerika’da kum fırtınaları tarımcılığı yok edecek. Deniz seviyeleri topluca yükselecek. Peru’da 10 milyon kişi su sıkıntısı çekecek. Mercan kayalıkları yok olacak. Gezegendeki canlı türlerinin yüzde 30’u yok olma tehlikesi yaşayacak.

5.4 Derece: Denizler 5 m. Yükselecek
Deniz yüksekliği ortalama 70 metre olacak. Dünyanın yiyecek stokları tükenecek.
6.4 Derece: Göçler başlayacak
Yüz milyonlarca insan uygun iklim koşullarında yaşamak umuduyla göç yollarına düşecek.

Ne yapabiliriz?
Herkesin yapabileceği basit ve en temel şey: Çevremizdekilere durumun ciddiyetini anlatmak, politikacılara karşı konunun önemini göz ardı etmeyi engelleyecek kadar güçlü bir toplumsal irade oluşturmak. 21. yüzyılın en büyük sorunu olmaya devam edecek küresel ısınma ve enerji sorunları için, global bir seferberlikle bugün harekete geçmek ve geleceğe ilişkin gerçekçi çözümler yaratmak hayati önem taşıyor. Ya kafamızı devekuşu gibi kuma gömüp korkunç senaryo ile yüzleşeceğiz ya da şimdiden önlem alıp doğaya karşı daha hassas ve saygılı olmayı öğreneceğiz. Al Gore’un desteklediği ve ülkemizde de ‘Uygunsuz Gerçek’ olarak 2 Şubat’da vizyona giren filmde de vurgulandığı gibi: Yaşanacak felaket için hepimiz bir şeyler yapabiliriz…

Not: ‘En İyi Belgesel Film’ ve ‘En İyi Orijinal Şarkı’ dallarında Oscar’a aday gösterilen Uygunsuz Gerçek filmi, Cinebonus sinemalarında özel olarak belirlenen fiyatla 5 YTL’ye izlenebilir. Soruna ilişkin daha fazla detay görmek için bu filmi mutlaka izleyin.

İsmail POLAT tarafından hazırlanmıştır.

Hiç yorum yok: